“Düşünce suçu ölüm tehlikesi yaratmaz,
Düşünce suçunun kendisi ölümdür.”
Malumunuz kendileri dünyanın en popüler
romanlarından biri olan, her kesim tarafından bir kesime atıf yapılan, hayali
bir ülkenin yönetim şeklini ifade eden – dünya üzerinde benzerleri yok da
değil- bir eser olarak karşımıza çıkar. Otokontrolün en üst seviyesindeki
bir yaşantının baskı ve korku ile hükmetmenin toplum üzerindeki yansımalarını
ele alır yazar George Orwell, bu eserinde. 1984’ün assolistleri Winston Smith
ve Julia olup sonradan hikâyeye ani giriş yapan O’Brien’dir.
Romanın esas oğlanı ve başkarakteri olan Winston
Okyanusya adı verilen devletin en alt seviyesindeki memurlardan biri olarak
hayatını idame ettirirken Julia adında - ki esas kızdır kendisi -
partinin ateşli savunucularından olan güzel bir kadın ile tanışır. Sokaklarda
kadın erkeklerin bile konuşmasının tehlikeli olduğu bu ülkede onlar kaçamak
buluşmalara yelken açmaktadır. İkisi de aslında partiden ve partinin baskıcı
tutum ile hayata geçirmek istediği her şeyden nefret etmektedir. Parti güçlü
liderleri Büyük Birader yanı namı değer Big Brother ile tüm insanlığı
izlemektedir. Hiç kimse ondan izinsiz bir hamle yapamaz ve her zaman onların
dedikleri doğru kabul edilmek zorundadır. Her evde Tele-ekran dedikleri bir
nevi kamere ile Big Brother’ın propagandaları yapılmakta ve insanlar izlenmektedir.
Her şeye rağmen esas olan ve esas kız tüm riskleri göze alarak beraber yaşamak
arzusu ile kaçak olarak buluşurlar, ta ki kötü kalpli Ceyar yani O’Brien onları
yakalayana kadar. Baskın basanındır deyip Winston’un kiraladığı, Julia ile
buluştukları evde onları yakalar. Oysaki O’Brien Winston’a dost gibi görünüp,
partinin düşmanı gibi kendini tanıtıp Winston’un güvenini kazanmışken. Aslında hiçbir
şeyin görüldüğü gibi olmadığını anlar Winston ama zaten bunu göze almıştır.
İdeolojilerin
topluma baskı ile dayatılması sonrasında asalak, sorgulamadan uzak, korkudan
kaynaklı salt itaat, var olan her değerin anlamını tamamen yitirdiği,
zenginliğin belli bir zümrede toplandığı, barıştan çok savaşın önemsendiği, toplum
hafızasının silinip yerine dayanaksız olan düşüncülerin empoze edildiği bir
yönetim şeklini okura anlatan bir kitap 1984. Aslında Yıllar içerisinde Orwell’in
dile getirdiği bu yönetim şeklini bazı ülkelerde de görmekteyiz. Yazımın
başında bir kesimin başka bir kesime atıf yaptığından kastım, bu yönetim
şeklinin kimi zaman devlet kimi zaman şirket ve kimi zamanda diğer oluşumlarda
da yaşandığını düşünerek her kalıba uydurmaya çalışma çabamızdır. Korkut,
bastır, duyguları sök at, ruh metafiziğe rücu etsin, işte ideal (!) yönetim
şekli. Oysaki “Akıl istatistiksel değildir.”
O’Brien işkence ile
Winston’u yıldırmak ve Big Brother’a itaatini itiraf ettirmek için Winston’a
yaptığı işkencelerde kısmen de olsa hedefine ulaşıyordu. Bin bir türlü
işkenceden sonra özgürlüğünü elde eden Winston hayatını Mankurt bir şekilde
idame ettirmenin duyarsızlığı içinde yaşamayı sürdürecekti.
“Özgürlük iki kere ikinin dört ettiğini söyleyebilmektir. Eğer buna
izin verilirse, gerisi kendiliğinden gelir.” Ama Okyanusya’da iki kere iki dört değil
beş ediyordu.
Künye:
Adı :1984
Yazar :George Orwell, Celal Üster (Çevirmen)
Baskı Tarihi :Ocak
1984
Sayfa Sayısı :352
Kitabın Türü :Edebiyat, Roman, Siyaset-Politika
Orijinal Adı :Nineteen Eighty-Four
Dil :Türkçe
Ülke :Türkiye
Yayınevi :Can
Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder