Endonezya -Ulaşım Araçları- |
Çok uzaklardaki bir yerden bahsedeceğim bugün sizlere. Farklı bir yarım küre ve farklı bir kültürle iç içeydim. Yeryüzündeki Müslüman nüfusun en fazla olduğu bir ülke burası. Yıllık ihracat hacmimizin yüz milyon dolar civarında olduğu, Hollandalılardan bağımsızlık kazanmış, kâğıt ihracatında en üst sıralarda olan, yağmurun eksik olmadığı, salak adından meyvesinin olduğu, trafiğin soldan işleyip, motosiklet kullanımının tarifsiz bir şekilde fazla olduğu bu ülkenin neresi olduğunu söylediğinizi duyar gibiyim :) Evet, bu ülke Endonezya.
For English
Türk Hava Yollarının tarifeli uçuşu ile Endonezya maceramız başlamış oldu. Yaklaşık on bir saat uçtuktan sonra Singapur’a iniş yaptık. Bir buçuk saat civarında Singapur’da bekledik beklemesine; ama ilginç olan tüm el bagajlarımızı uçaktan almamız oldu. THY’nin mi yoksa Singapur devletinin mi bu duruma sebep olduğunu THY host ve hosteslerine sorduğumda bilemiyoruz cevabı almam beni şaşırttı doğrusu. THY servis kalitesi olarak çok iyi bir noktada; lakin bilgilendirme konusunda neden böyle bir durum yaşadım anlamadım. Konumuza dönecek olursak; Singapur’da beklerken, “şu internete gireyim de iyi olduğumu dair bir mesaj yazayım dedim :)” Havaalanında on beş dakikalık ücretsiz internet kullanımları mevcut. Arkadaşlarımla mesajlarımızı yazıp uçağa binmeye giderken, ismimizin birkaç kez anons edildiğini öğrendik, meğer uçak kalkıyormuş, Amanıııın! :) Uçağı kaçırıyorduk desem yeridir. Hemencecik koştuk, bindik rahatladık. Tesadüf gelirken de aynı durumu yaşadım. :) Fazla geziyorum her halde :) Uçağımız Singapur’dan sonra bir buçuk saat sonra Endonezya’nın başkenti Jakarta’ya indi.
Jakarta ve Motosikletler |
Havaalanında vize işlemlerimizi yaptıktan sonra (giriş 25 dolar) bizi bekleyen otobüsümüze atlayıp otelimize doğru yol aldık. Jakarta’da trafik oldukça fazla. Nüfusu kaç diye sorduğumuzda 16 milyon olduğunu öğreniyoruz. (Endonezya nüfusu 250 milyon civarındaymış) Bu trafik insanları motosiklet kullanmaya yöneltmiş. O kadar çok motosiklet var ki, arabadan çok onlar trafik yapıyor. Jakarta’nın acilen bir motosiklet yoluna ihtiyacı var. Toplu taşıma araçları neredeyse yok gibi, var olanlarda oldukça eski ve kullanışsız. Otobüslerin içinde teyp yerine gitarı ile canlı müzik yapan insanlar mevcut :) Şayet otobüse binmişseniz bu eşsiz sanatçının müziğini severek(!) dinlemek zorundasınız :) Bu gitar çalan sanatçılar(!) yaptıkları işin sonucunda dinleyenlerden “tamamen duygusaaal” bir davranışta bulunmalarını istiyorlar ;)
Sabah uyanınca bir de bakıyoruz ki kahvaltı bitmiiiiş :( Oradaki arkadaşlara kahvaltının akıbetini sorduğumda: “üzülmeyin çok bir şey kaybetmediniz. Sadece pilav vardı, oda tatsız tuzsuz, diğerleri yenecek türden değildi” cevabını almam akşamki yemekten sonra beni hem mutlu etti, hem de kara kara düşündürmeye sevk etti. Bu durumu Endonezya yemekleri ile ilk karşılaşmamda daha iyi idrak ettim.
Jakarta (Endonezya)ekvatoral ikliminin etkisinde olduğu için yağış hiç eksik olmuyor. Şöyle otelin etrafında bir tur atmak için dışarı çıktığımda yağmurlar aldı beni :) Neyse ki yağmurlar kısa süreli olduğundan turumu tamamladım. Otelin etrafında öyle görülecekte bir şeyler yoktu doğrusu.
Buradaki halk Bahasa diye bir dili konuşuyor. Bunun yanı sıra halk birçok etnik unsurdan meydana gelmekte. Javalılar, Sudanlılar, Maduralılar, Malaylar, Bugiler, Açeliler, Sasaklar gibi etnik unsurların ülkeyi oluşturması yerel dillerinde çok fazla olmasına sebep teşkil etmiş. Ama halkın çoğu Arapça, İngilizce ve Malayca biliyor. Hatta Türkçe bilen bir rehberim bile vardı :) Bu kısa bilgilerden sonra maceramıza kaldığımız yerden devam edelim…
Otobüslerimizin gelmesi ile yolculuğumuz tekrar başlıyor. İlk durağımız bir elektronik çarşısı oluyor. Alış-veriş yapmak isteyenler için bu merkezde bir, bir buçuk saat oyalanıyoruz. Fiyatlar öyle çok da ucuz değil. Türkiye’den dolar bazında %20 daha ucuz diyebiliriz. Blackberry’nin fiyatının yaklaşık 250 tl, iphone ise yaklaşık 100 dolar olması beni şaşırttı. Fakat bunların korsan olduğunu düşünüyorum. (Bu ilanları bizimkilerden neredeyse on kat daha büyük olan billboardlarda gördüm).
Sabah kahvaltısını yapmamış olmamız ve öğle yemeğini de püskevit :) ile geçiştirmemiz karnımızda zillerin koro halinde çalmasına yeterli sebep teşkil ediyordu :) Hemen bir şeyler yemek için bir pastane standına yöneldik. Endonezya parası olan Rupiah’tan başka paranın geçmediğini öğrenince yıkıldık :) Paramız var ama harcayamıyoruz. Hemen bir dövizci bulduk ve artık zengindik; çünkü 1 dolar 8400 rupiah ediyordu. :) Eee, artık para var pastane olur mu, hemen bir tanıdık tatların olduğu bir restorana daldık :) Tavuk menü 45000 rupiah, patates kızartması 27000 rupiah, ama on arkadaşım Yusuf ile yediğimiz patates kızartmasının verdiği haz paha biçilmezdi :) Alış-verişin ardından akşam yemeği için oranın iktidar ortağı olan bir partinin davetlisiydik. Buradaki akşam yemeği de bir önceki akşam Arap lokantasında yediğimiz tada yakındı. Burada Endonezya’ya özgü “Salak” meyvesi ile tanıştım. Kabuğu yılan derisi gibi olan, çok da güzel kokmayan, yenince “eh idare eder” diyeceğiniz bir meyve. Yanıma bir tane de numune getirdim arkideşlere göstermek için :) Yedik içtik Allah arttırsın sofrayı kuran kaldırsın dedik ve mekândan Turizmin merkezlerinden biri olan Bandung’a doğru yola çıktık.
Patatesler ve Biz :) |
Sabah kahvaltısını yapmamış olmamız ve öğle yemeğini de püskevit :) ile geçiştirmemiz karnımızda zillerin koro halinde çalmasına yeterli sebep teşkil ediyordu :) Hemen bir şeyler yemek için bir pastane standına yöneldik. Endonezya parası olan Rupiah’tan başka paranın geçmediğini öğrenince yıkıldık :) Paramız var ama harcayamıyoruz. Hemen bir dövizci bulduk ve artık zengindik; çünkü 1 dolar 8400 rupiah ediyordu. :) Eee, artık para var pastane olur mu, hemen bir tanıdık tatların olduğu bir restorana daldık :) Tavuk menü 45000 rupiah, patates kızartması 27000 rupiah, ama on arkadaşım Yusuf ile yediğimiz patates kızartmasının verdiği haz paha biçilmezdi :) Alış-verişin ardından akşam yemeği için oranın iktidar ortağı olan bir partinin davetlisiydik. Buradaki akşam yemeği de bir önceki akşam Arap lokantasında yediğimiz tada yakındı. Burada Endonezya’ya özgü “Salak” meyvesi ile tanıştım. Kabuğu yılan derisi gibi olan, çok da güzel kokmayan, yenince “eh idare eder” diyeceğiniz bir meyve. Yanıma bir tane de numune getirdim arkideşlere göstermek için :) Yedik içtik Allah arttırsın sofrayı kuran kaldırsın dedik ve mekândan Turizmin merkezlerinden biri olan Bandung’a doğru yola çıktık.
Üç saat süren yolculuğumuzun ardından Bandung’a ulaştık. Bandung tarihe adı ile anılan “Bandung Konferansı”nın yapıldığı yer olarak geçmiş. Bu konferans 18-24 Nisan 1955 tarihlerinde toplanan ve o dönem yeni bağımsızlığını kazanan Asya-Afrika devletlerini bir araya getiren konferanstır. Bağlantısızlar Hareketinin bir parçasıdır. Bu konuda daha fazla bilgiye ulaşmak isteyenlerin burayı tıklamaları yeterli olacaktır. Otelimiz Bandung’un eski ve prestijli otellerinden olan Savoy Homann idi. Jakarta’daki otel ile kıyaslayınca adeta saray gibiydi burası :) Otelimize yerleştik ve sabahın ilk ışıklarına gebe bir şekilde uyku halini aldık.
Sabah oldu ve hayırla doldu ümidiyle kahvaltıya indik. İşte o an ilk defa Endonezya yemekleri ile karşılaşmam oldu. Sonuç yarı hüsran :(( Neyse ki yumurta filan yaptırdım, yanında meyve-salata bir de K-Flakeslerden olunca kahvaltıyı kurtardık. Kekleri de bizim damak tadımıza yakın sayılır. Yemekten sonra bir toplantı gerçekleştirdik ve sonrasında Bandung sokaklarına kendimizi salıverdik :)
Devam edecek…
akıcı ve güzel anlatmışsın, iyi yansıtmışsın ordaki halimizi Mustafa... patatesler gerckten çok lezzetliydi :)
YanıtlaSil