Kuvvetlere Karşı Psikolojik Savaş (Anekdot -1-)


Savaşta beyannameler, barışta radyo TV yayınları ile birlikte, internet gibi teknik yollarla yıpratıcı bilgiler verilmesi planlanır.

Çoğu kez bu yayınlar sinsi ve gizli bir şekilde yapılır ve anlaşılması zordur. Sinsi ve gizli olan bu yanlış bilgilendirme ile yargı ordu ve diyanet gibi kurumlar yıpratılır. Bunların halkın gözünde değerleri düşürülür. İlgili kurumların hataları abartılı şekilde büyütülür. Teker teker ve uzun uzadıya anlatılır. Böylece insanlardaki savaşma, mücadele etme azim ve isteği kırılır.

Ordu ve polisin, halk nezdindeki güveninin zayıflatılması, bir topluluğun kendilerini koruyacak olan silahlı güce güvenmemesi, insanların kendilerini emniyette hissetmemesi demektir. Kendisini güvende hissetmeyen insan, korku içerisinde kalacaktır. Korku içerisinde kalan bir insan ise bütün enerjisini korunmaya verecek, böylece yatırım ve ilerleme duracaktır.

Yargının yıpratıldığı, adaletin hep güçlülerin ve zenginlerin lehine çalıştığına inanılan bir toplumda herkes, kendi hakkını arama eğilimine girecek, mafya tarzı örgütlenmeler güç bulacaktır. Toplumsal barış zayıflayacak ve öfke artacaktır.

Dini değerlere karşı açılan psikolojik savaş, daha çok uzun vadeli bir planın gereğidir. Toplumun kültüre dayalı yaşadığı inanç sistemini değiştirerek, ancak toplumu istediği gibi sömürmek mümkün olacaktır.
Din duygusu; insana fedakârlık, sabır, ölürse şehit kalırsa gazi olma anlayışı gibi savaş gücünde çok değerli olan manevi bir dayanak verir. Bir toplumda bu değerlerin zayıflaması demek, yaşam enerjisinin kaybedilmesi demektir. 

Düşmanın dini değerlerini, geleneklerini ve kültürel özelliklerini gülünç hale getirecek biçimde propaganda yapmak önemli bir taktiktir. Son yıllarda Türkiye’de yaşanan başörtüsü konusundaki kavga, psikolojik savaş açısından anlamlıdır. Asırlardır süre gelen kültürel inanç sisteminin bir geleneği olan baş örtmeye, bu alanın dışına çıkılarak siyasi bir anlam yüklendi. Dinin kutsal değerlerini siyasi malzeme olarak kullanmak isteyen gruplar öne sürülerek, inançlarını samimiyetle yaşamaktan başka gayesi olmayan toplumun büyük bir kemsi, “sakıncalı insanlar” konumuna oturtuldu. Günlük hayatında dini duyarlılığı önde olan, halk tarafından “dindar” bilinen yöneticiler, dinin kutsal saydığı değerlerle savaşmak zorunda bırakıldı. İnançları ve işi arasında tercihe zorlanan bu insanlar psikolojik sorunlar yaşamaya başladılar. Vatan, millet ve devlet gibi kavramların anlamlarında kaymalara sebep olan bu durumdan toplumsal barış zarar gördü. Din istismarının istismarı yapılarak yürütülen psikolojik faaliyetlerin sonuçlarını zaman gösterecektir. Ancak dini değerlere karşı yapılan savaşlar uzun vadede hep dini değerlerin lehine sonuçlanmıştır.
Not: Psikolojik Savaş, Prof. Nevzat Tarhan, Timaş Yayınları,14. Basım, 26. ve 27. Sayfalar esas alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

English French German Spain Italian Dutch Russian Portuguese Japanese Korean Arabic Chinese Simplified

Sitedeki tüm konular kaynak gösterildiği takdirde paylaşılabilir. Blogger tarafından desteklenmektedir.