Her Sıkıntının Sonu Ferahlıktır, Gerçekten Öyle Mi?



Hayat öyle bir şekilde insanın karşısına çıkıyor ki kimileri için bir şans kimileri için hayal kırıklığı olabiliyor zaman zaman. Her ne durumda olsak da hayat her zaman iyi ve kötü olarak devam etmiyor ki hayat olsun. Bazılarının bazıları için: “ne kadar şanslılar, zenginlik içinde doğmuşlar” gibi sözler söylediğini duymuşuzdur. Acaba gerçekten kim ne kadar şanslı bu hayatta?

Evet, para hayatımızı idame ettirebilmemiz için çok önemli bir araç. Parası olan ve olmayan insanların yaşam standartları elbette farklı olacaktır, bu aşikârdır fakat insanlar gerçekten huzurlu mudur? Asıl soru bu olsa gerek. Bununla ilgili anlatılagelen birçok hikâye var bildiğiniz üzere lakin bir noktaya değinmek istiyorum: İnsanı huzurlu yapan şey gerçekten nedir? Muhakkak bu kişiden kişiye değişecektir. Parası olan insanların bir şeylerin yoksunluğu yüzenden -ki çoğu zaman bu samimiyet ve içsel durumlardan oluşmakta- sıkıntıları olurken parası olmayan insanların geçim sıkıntısı daha çok ön plana çıkıyor. Burada parası olan ve olmayanları, kişinin her istediğini veya istediği birçok şeyi zorlanmadan alan ve alamayan olarak tanımlıyorum. Konumuza dönecek olursak kişinin huzur katsayısının mutluluğundan -ki bu geçici olan- her zaman daha fazla olduğuna inanırım. Kişinin yaşamadaki amacı nedir? “Takılıyoruz ya abi” gibi bir durumda olan insanlar hayatlarının belli bir bölümünde ciddi tükenmişlik sendromuna kapılabiliyorlar. Hatta yaptığı işle büyük paralar kazanan insanlarda aynı sendromu yaşayabiliyorlar. Ciddi mana da ruhun tatmin olmama durumu ile karşı karşıya kalıyor bu insanlar. Aslında yapılan işlerden çok hedefleri olan insanların hedeflerini tamamladıktan sonra da aynı durum yaşanabiliyor. Elbette ki bu durum herkes için aynı olacak değil fakat günümüzde birçok kez bu durum ile karşı karşıya kaldığımız olmuştur, en azından duymuşuzdur. Hayattaki amacımızın ne olduğunu gerekirse her gün kendimize sormalıyız ve bunu sorgulamalıyız. Her gün hatırlatmalıyız ki alışkanlıktan çok bir davranış şeklimize dönüşsün. Belki küçük hedefler koyarak mutlu ve başarma hissine sahip olabiliriz fakat gerçeklik yalnızca bu olmasa gerek.

Birçoğumuz hayatımızı idame ettirmek için bir iş yapmaktayız öyle ki bazılarımız için hayatımız işten ibaret olmaktadır. Fiili çalışmamızın haricinde de işlerimizin takibini yapmak zorunda kaldığımız durumlar olmakta. Böyle devam eden işler sonrası hayatımız mekaniğe rücu etmekte oysaki bizler insanız. Beklentilerin giderek arttığı çağımızda insanoğlunun üzerindeki baskı da artmaktadır. Tüm bunların sonunda tükenmişlik sendromu ciddi manada kişiyi bulmaktadır. Ruhu doyurmayan hiçbir hedef ve amaç insanı huzurlu kılmayacaktır. Fakat kalbi ve bakış açısı pozitif olan insanların geçici olan bu hayatı daha huzurlu yaşadıkları açıktır. Şimdi ne yapmalıyız? Amaçlarımız ruhumuzu doyurun nitelikte olmalı ve tükenmeyecek şekilde olmalı. İşte bu kalplerin huzura kavuşacağı ve doğrudan insanı etkileyen bir husus olacaktır. Şayet buna inandığınız zaman sıkıntının arkasından hep bir ferahlama olacaktır. İşinizi bitirdiğinizde yeni bir işe koyulmak içinde herhangi bir tükenmişliğiniz olmayacaktır. Bırakın olumsuzlukları, biliyorum bu kolay değil en azından günün belli saatlerinde unutmaya çalışın ve o saatlerde:
  • ·       Ne için yaşıyorum?
  • ·       Hayattaki amacım ne?
  • ·       Yarın öleceğim biliyorum o zaman bir şeyler yapmam gerekmiyor mu?
  • ·       Tembellik mi, savurganlık mı, yoksa aşırı çalışma mı beni tükenmişliğe götürüyor?
  • ·       Yoksa inandığım bir şey yok mu veyahut inancımı mı sorgulamalıyım?


Gibi soruların cevapları sizi doğruya götürecektir.


Çünkü Kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

English French German Spain Italian Dutch Russian Portuguese Japanese Korean Arabic Chinese Simplified

Sitedeki tüm konular kaynak gösterildiği takdirde paylaşılabilir. Blogger tarafından desteklenmektedir.